ONUNCU LEM'A:
Evet nasılki bir tarlada ekilen bir nevi tohum; o tarlanın, tohum sahibinin taht-ı tasarrufunda olduğunu ve o tohum da, tarla mutasarrıfının taht-ı tasarrufunda olduğunu gösterir. Öyle de: Şu anasır denilen mezraa-i masnuatın, vâhidiyet ve besatet ile beraber külliyet ve ihataları ve şu mahlukat denilen semerat-ı rahmet ve mu'cizat-ı kudret ve kelimat-ı hikmetin mümaselet ve müşabehetleriyle beraber çok yerlerde intişarları ve her tarafta bulunup tavattun etmeleri, bir Sâni'-i Mu'ciznüma'nın taht-ı tasarrufunda olduklarını gösterir. Güya herbir çiçek, herbir semere, herbir hayvan; o Sâni'in birer sikkesidir, birer hâtemidir, birer turrasıdır. Her nerede bulunurlarsa bulunsunlar, lisan-ı hal ile derler ki: "Biz kimin sikkesiyiz, bu yerler dahi onundur."
En edna bir mahluka rububiyet, bütün anasırı kabza-i tasarrufunda tutan zâta mahsustur. En basit bir unsuru, tedbir ve tedvir etmek, bütün hayvanat ve nebatatı ve masnuatı kabza-i rububiyetinde terbiye edene has olduğunu kör olmayan görür.
Herbir ferd misliyet lisanıyla der: "Kim bütün nev'ime mâlik ise, bana mâlik olabilir. Yoksa olamaz." Her nevi, intişarları lisanıyla der: "Kim bütün sath-ı arza mâlik ise, bize mâlik olabilir, yoksa olamaz."
Arz, tesanüd lisanıyla der: "Kim bütün kâinata mâlik ise, bana öyle mâlik olabilir, yoksa olamaz."