için, kendini o bâdiyede farzetmek gerektir. Eğer istersen İkinci Mukaddimeye müracaat et, zira şu nükteyi izah etmiştir.
Dördüncüsü: Bir ümmî, ulema meyanında mütedavil bir fende beyan-ı fikir ederse, ittifak noktalarda muvafık olarak ve muhtelefün-fîha olan noktalarda muhalefet edip, musahhihane olan söylemesi, onun tefevvukunu ve kesbî olmadığını isbat eder.
Şu nüktelere binaen deriz ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm malum olan ümmîyetiyle beraber güya gayr-ı mukayyed olan ruh-u cevvale ile tayy-ı zaman ederek mazinin a’mak-ı hafasına girerek, hazır ve müşahid gibi enbiya-yı salifenin ahvallerini ve esrarlarını teşrih etmesiyle; bütün enzar-ı âleme karşı öyle bir dava-yı azimede -ki, bütün ezkiya-i âlemin nazarlarını dikkate celbeder- bilâ-perva ve nihayet vüsuk ile müddeasına mukaddime olarak o esrar ve ahvalin ukad-ı hayatiyeleri hükmünde olan esaslarını zikretmekle beraber, kütüb-ü salifenin ittifak noktalarında musaddık ve ihtilaf noktalarında musahhih olarak kısas ve ahval-i enbiyayı bize hikâye etmesi, sıdk ve nübüvvetini intac eder.
Teznib: Cemi enbiyanın delâil-i nübüvvetleri, sıdk-ı Muhammed’e (a.s.m.) delildir ve cemi mucizatları, Muhammed’in bir mucize-i maneviyesidir (aleyhimüsselâm). Bunda dikkat edersen anlayacaksın.
İşaret: Ey birader!.. Bazen kasem, bürhanın yerini tutar. Zira bürhanı tazammun eder. Öyle ise: