Evet, neam. Onun nur-u nazarına hayal, kendini hakikat gösteremiyor ve hak olan mesleği telbisten müstağnidir.
Üçüncü Meslek
Yani; zaman-ı hâlin, yani asr-ı saadetin sahifesinde dört nükte, bir noktayı nazar-ı dikkate almak gerektir:
Birincisi: Küçük bir âdet, küçük bir kavimde veya zayıf bir haslet, kalil bir taifede; büyük bir hâkimin, büyük bir himmetle kolaylıkla kaldıramadığını nazara alırsan; acaba gayet çok, tamamen müstemirre, nihayet derecede me’luf ve çok da mütenevvia, tamamen rasiha olan âdât ve ahlâk, nihayet kesir ve me’lufatına gayet mutaassıb ve şedidü’ş-şekîme olan bir kavmin a’mak-ı ervahından az fedakârlıkla, kısa bir zamanda kal’ ve ref’ ettiğini ve o âdât-ı seyyienin yerine başka âdât ve ahlâk fidanlarını gars etmesi ve def’aten nihayet derecede tekemmül ettiklerini nazara alırsan ve dikkat edersen, harikulâde olduğunu tasdik etmezsen; seni sofestaî defterinde yazacağım.
İkincisi: Şahs-ı manevî hükmünde olan bir devletin nümüvv-ü tabiîsi hükmünde olan teşekkülü ise, mütemehhildir. Ve devlet-i atikaya galebesi –ki ona inkıyad, tabiat-ı sâniye hükmüne girdiği için– tedricîdir. Öyle ise maddeten ve manen hâkim, hem de gayet cesim bir devleti kısa bir zamanda teşkili, hem de düvel-i râsihaya def’î gibi galebe etmesi; maneviyat ve ahvalde cari olan âdâtın bizzarure harikulâde olduğunu görmezsen körler defterinde yazılacaksın.
Üçüncüsü: Tahakküm-ü zâhirî, kahr ve cebr ile mümkündür. Fakat efkâra galebe etmek, hem de ervaha tahabbüb ve tabayia tasallut, hem de hâkimiyetini vicdanlar üzerine daima muhafaza etmek; hakikatin hassa-i farikasıdır. Bu hassayı bilmezsen, hakikatten bîganesin.