Saniyen: O kısım ehl-i dalâlet baktılar ki, müçtehidînlerde iş bitmiyor. Onların omuzlarındaki, yalnız nazariyat-ı diniyedir. Halbuki, bu kısım ehl-i dalâlet, zaruriyat-ı diniyeyi terk ve tağyir etmek istiyorlar. “Onlardan daha iyiyiz” deseler, meseleleri tamam olmuyor. Çünkü, müçtehidîn, nazariyata ve kat’î olmayan teferruata karışabilirler. Halbuki, bu mezhepsiz ehl-i dalâlet, zaruriyat-ı diniyede dahi fikirlerini karıştırmak ve kabil-i tebdil olmayan mesaili tebdil etmek ve kat’î erkân-ı İslâmiyeye karşı gelmek istediklerinden, elbette, zaruriyat-ı diniyenin hameleleri ve direkleri olan sahabelere ilişecekler.
Heyhat! Değil bunlar gibi insan suretindeki hayvanlar, belki hakiki insanlar ve hakiki insanların en kâmilleri olan evliyanın büyükleri, sahabenin küçüklerine karşı müsavat davasını kazanamadıkları, gayet kat’î bir surette Yirmi Yedinci Sözde isbat edilmiştir.
اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى رَسُولِكَ الَّذِى قَالَ: ﴿ لاَ تَسُبُّوا اَصْحَابىِ، لَوْ اَنْفَقَ اَحَدُكُمْ مِثْلَ اُحُدٍ ذَهَبًا مَا بَلَغَ نِصْفَ مُدٍّ مِنْ اَصْحَابىِ ﴾ صَدَقَ رَسُولُ اللهِ
سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
***