Bu üç aydır, bu kadar taharriyat-ı amika neticesinde, koca bir memlekette, on beş-yirmi adamın ellerinde kitablarımı bulmuşlar. Benim gibi otuz sene telifat ve tedrisatla ömrü geçen bir adamın, yirmi hususî dostunda bazı hususî risaleleri bulunması, ne suretle neşriyat olur? O neşriyat ile nasıl, bir hedefi takib edebilir, denilir.
Efendiler! Eğer ben dünyevî veyahud siyasî bir maksadı takib etseydim, bu on sene zarfında, on beş-yirmi değil, yüz bin adamlar ile alâkadarlığım tezahür edecekti. Her ne ise, bu noktaya dair son müdafaatımda daha fazla izahat ve tafsilât vardır.
فَلِاُمِّهِ السُّدُسُ * فَلِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِ
ayetlerinin, eskiden beri medeniyetin itirazına karşı bütün tefsirlerde bulunan bir hakikatı değil sekiz sene, belki on beş sene evvel, bu hükûmetin kanun-u medeniyi kabul etmeden hayli zaman evvel verdiğim gayet kat’i ve şüphesiz bir cevab-ı ilmî, iddianamede benim aleyhimde nasıl istimal edilebilir?
İddianamede, yine Fihriste’den naklen, huruf-u Kur’aniye ve zikriyenin tercümeleri yerlerini tutmadıkları, medar-ı tenkid beyan ediliyor. Bu mesele, sekiz seneden mukaddem olmuş bir meseledir ve hiçbir itiraz kabul etmez bir hakikat-ı ilmiyedir. Ondan hayli zaman sonra, bu zamanın bazı mukteziyatına göre tercüme edilmesinin hükûmetce kabulü ne suretle o hakikat-ı ilmiyeyi aleyhime çevirir.
Mescidimizin kapanması münasebetiyle, dört noktadan ibaret, bana vahşiyane zulmeden, mahalli nahiye müdürüyle bir kaç arkadaşı ve kaza kaymakamının, şahsiyetlerine ve memuriyetlerinin sû-i istimallerine karşı bir şekvanamedir ki; o risaleyi kimseye vermedim. Çünkü, hiç kimsede bulunmamıştır. Yalnız Fihriste’de bahsi var.
...................
“Onuncu Sözün tevafukatındandır ki; Onuncu Sözün satırları hem telif tarihine, hem dini dünyadan tefrik eden lâdinî cumhuriyetin ilânına tevafuk ediyor ki, haşrin inkârına bir emaredir.” Yani o fıkranın meali budur: Madem cumhuriyet dine ve dinsizliğe ilişmiyor, prensibiyle bîtarafane kalıyor; ehl-i dalâlet ve ilhad, cumhuriyetin bu bîtaraflığından istifade etmekle, haşrin inkârını izhar etmeleri muhtemeldir, demektir. Yoksa hükûmete bir tariz değildir; belki hükûmetin bîtarafane vaziyetine işarettir.