adam yok ki; çıksın desin, “Bana tarikat dersi vermiş.”; ve mahkemeler ve zabıtalar bulmamışlar. Yalnız eskiden yazdığım, tarikatların hakikatlarını ilmen beyan eden Telvihat Risalesi var ki, bir ders-i hakikattır ve yüksek bir ders-i ilmîdir, tarikat dersi değildir. Hürriyet-i vicdanı esas tutan Hükûmet-i Cumhuriyenin, elbette bu milletin milyarlar ecdadının ruhları bağlandığı bir hakikate ve onun yolunda dünyaya meydan okudukları.. ve iman-ı tahkikîyi galibane felsefeye karşı isbat eden bir eseri ve hâdimlerini himaye etmek, ehemmiyetli bir vazifesidir. Yoksa, o zaif hâdimin ellerini bağlayıp, binler düşmanlarını ona saldırtmaya, hiçbir vecihle o Cumhuriyetin düsturları müsaade etmez... Cumhuriyet beni dinleyecek diye şekvamı yazdım. Evet حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيلُ derim.
***
HEYET-İ VEKİLEYE VE MİLLETVEKİLLERİ RİYASETİNE CÜZ’Î,
FAKAT EHEMMİYETLİ BİR MARUZATIMDIR
Otuz seneden beri hayat-ı siyasiyeden çekildiğim halde, bu sırada bir defaya mahsus olarak, vatanî ve millî ve asayişî bir meseleyi beyan ediyorum. Şöyle ki:
Çok emarelerle kat’î kanaatımız geldi ki; anarşilik hesabına bana ve bu Emirdağ kasabasına ve dolayısıyla bu vatana bir sû-i kasd var ki, bir habbeyi kubbeler ve bir sinek kanadı kadar ehemmiyeti olmayan bir hadiseyi dağ gibi gösterip, sükûnete muhtaç olan bu vatanda beni bahane edip, anarşilik hesabına ve bir ecnebi planıyla bize, yani biçare vatandaşlarımızı idam-ı ebedîden ve şübehat-ı uhreviyeden kurtarmağa çalışan Nur şakirdlerine, bütün bütün kanunsuz ve keyfî hücum edildi. Pek zâhir bir garaz ile evham yüzünden, baruta ateş atmak gibi, bu vatana ve asayişe beni bahane edip sû-i kasd edildi. Şöyle ki:
Üç mahkeme, yirmi senelik mektublarımı ve kitablarımı ve hallerimi inceden inceye tedkikden sonra, bize ve kitablarıma beraet verdiği halde; ve üç seneden beri telifatı terkettiğim ve haftada ancak bir mektup yazabildiğim ve mecbur olmadan her biri bir gün nöbetle zarurî hizmetimi yapan üç-dört terzi çırağından başka kimseyi kabul etmediğim halde; ve serbestiyet