Dördüncüsü: Ehemmiyetli bir zat Risale-i Nur’u, kemal-i takdir ile hem okur, hem yazardı. Birden sebatsızlık gösterdi, şefkatsız bir tokat yedi. Gayet meftun olduğu refikası vefat eyledi. İki oğlu da başka yere gitmesiyle acınacak bir hâle girdi.
Beşincisi: Dört senedir Üstadın çarşı işinde hizmet eden bir zat, birden sadakatı bırakıp mesleğini değiştirdi. Birden şefkatsız bir tokat yedi. Bir senedir daha çekiyor.
Altıncısı: Bir hocaya ait bir hadisedir. Belki helâl etmez. Biz de onu görmüyoruz. Tokadı şimdi kaldı.
Bu vukuat nev’inden hem çok var, hem Risale-i Nur’a karşı kusura binaen, kat’iyen tokat olduğuna şübhemiz kalmadı.
Tasdik eden Risale-i Nur şakirdleri Evet ben de tasdik ederim
Hilmi, Emin, Tahsin Said
Hem Risale-i Nur’un suhulet-i intişarının bir kerametini, bu mektubu yazdığımız zamanda ve yemekteki keramet dakikasında gözümüzle gördük. Şöyle ki:
Ehemmiyetli yedi-sekiz risale ve İşarat-ı Kur’aniye şuaını mühim bir mektupla beraber bir torbada ehemmiyetli bir kardeşimize göndermiştik. şoför o paketi düşürmüştü. Böyle bir zamanda böyle eserleri, münafıklar ve casuslar haber almadan, emin bir el ile beş gün sonra elimize geçmesi; kat’î kanaatımız geldi ki, bir inayet bizi himaye ediyor.
Hem Risale-i Nur hakkında inayet-i rabbaniyenin lâtif bir himayeti de şudur ki: Karanlık bir vaziyette, korkutan bir zamanda, casusların ve taharri memurlarının evhamları ve tecessüsleri Üstadımızın menzilini sarması dakikasında, bir fare Üstadımızın çorabını aldı. Ne kadar aradık, hiçbir yerde bulamadık. O farenin yuvasını gördük. Kabil değil ki o çorap girsin. İki gün sonra gördük ki, o hayvan o çorabı getirmiş öyle yere ki, saklanmış ve muhteviyatları unutulmuş olan mahrem mektublar ve evrakların tam yanında bırakmış. Halbuki, iki defa oraya bakmıştık, görememiştik. Hem o çorabı o yere getirmek; soba borusuna çıkıp yukarıdan olur. Gayet kurnaz ve zeki bir adam ancak o işi yapar. Hiçbir cihette tesadüf ihtimali kalmadığından Üstadımız dedi: “Bu mektubları oradan kaldıracağız.” Biz onlara baktık, gerçi siyasetle alâkaları yoktur. Fakat vehham casuslara, aleyhimizde habbeyi kubbe yapmaya ehemmiyetli bir vesile olurdu. Biz hem onları,