üstadlık vaziyetini alacak kendilerine güvenenler bulunmadı. Ve evliya-yı azimeden dört beş zatın vefat etmeleri cihetiyle, elli altı senedir icazetin zâhir alâmeti olan cübbeyi giymek ve bir üstadın elini öpmek, üstadlığını kabul etmek hakkımı bugünlerde, yüz senelik bir mesafede Hazret-i Mevlâna zülcenâheyn Halid Ziyaeddin (k.s.) kendi cübbesini, o cübbeye sarılan bir sarık ile pek garip bir tarzda bana giydirmek için gönderdiğini bazı emarelerle bana kanaat geldi. Ben de o mübarek ve yüz yaşında (Haşiye 1) cübbeyi giyiyorum. Cenâb-ı Hakka yüz binler şükrediyorum.
Said Nursî
۞۞۞
(Emin ve Feyzi’nin Isparta’daki kardeşlerine
Üstadlarının hastalığı hakkında bir mektuplarıdır)
Ramazan-ı Şerifte beş gün savm-ı visal içinde gıda olarak, ekmeksiz muhallebi, üç kaşık ve beş-altı kaşık da soğuk yoğurttan; üçüncü gece, yarım kaşık muhallebi ve dördüncü gecesinde iftarda sulu şehriyeden beş kaşık ve beş kaşık da sahurda, yine o şehriye ve yoğurt üç-dört kaşık su sayılmamak şartıyla şehriyeden beş dirhem, yoğurt süzülse on dirhem, muhallebi susuz altı yedi dirhem, beşinci gecede, tanesiz gibi gayet hafif şehriye beş altı kaşık, sahurda altı yedi kaşık pirinç çorbası, mecmuu otuz dirhem gıdayla beş gün savm-ı visali, teravih noksan olarak sair vazifelerin yapılması, Risale-i Nur şakirdlerini ihata eden inayetin harikalarından bir kerametini gördük.
Üstadımızdan hiç görmediğimiz, ikimiz (yani Emin, Feyzi), Barla, Isparta Süleymanları gibi inceden inceye hastalık (Haşiye 2) hiddetlerini tahrik etmemek için ihtiyat edemediğimizden, şiddetli hiddetini gördük. Bu hastalıkta yine eser-i rahmettir ki, hiç hatır ve hayale gelmeyen aşr-ı ahirin gayet mühim gecelerinde, Üstadımızın tam ifa edemediği vazifesi yerinde, bu havalide her bir şakird, kendi hususî çalışmasından başka, bir saati Üstadı hesabına Risale-i Nur’un şakirdlerinin mücahede-i maneviyelerine iştirak ve onları hedef edip, onların defter-i a’mâline geçmeye, aynı Üstad gibi çalışmaya başladılar.