mukaddem, Bursa’da Hoca Hasan Efendi’den almıştım. Nasılsa mütalâasına muvaffak olamamıştım. Tâ bugünlerde –kitablarımın arasında bir şey ararken– elime geçti. Dedim, bu Hazret-i Mevlâna Halid, Üstadımın hemşehrisidir. Hem İmam-ı Rabbanî’den sonra, tarik-ı Nakşî’nin en mühim kahramanıdır. Hem Tarik-ı Halidiye-i Nakşiye’nin piridir. Risaleyi mütalâa ederken Hazret-i Mevlâna’nın tercüme-i hâlinden şu fıkrayı gördüm:
Ashab-ı Kütüb-i Sitteden İmam-ı Hakîm, Müstedrek’inde ve Ebu Davud Kitab-ı Sünen’inde; Beyhakî, Şuab-ı İman’da tahriç buyurdukları:
اِنَّ اللّٰهَ يَبْعَثُ لِهٰذِهِ اْلاُمَّةِ عَلٰى رَاْسِ كُلِّ مِأَةِ سَنَةٍ مَنْ يُجَدِّدُ لَهَا دِينَهَا
Yani; “Her yüz senede Cenab-ı Hak bir müceddid-i din gönderiyor.” hadis-i şerifine mazhar ve masadak ve müzhir-i tam olan (eş-şehir kutbü’l-ârifîn, gavsü’l-vâsilîn, vâris-i Muhammedî, kâmilü’t-tarikatü’l-âliyye ve’l-müceddidiyye) Mevlâna Halid-i Zülcenaheyn kuddise sırruhu, ilh...
Sonra tarihçe-i hayatında gördüm ki, tevellüdü 1193 tarihindedir. Sonra gördüm ki, 1224 tarihinde saltanat-ı Hind’in payitahtı olan Cihânabad’a dahil olmuş. Abdullah Dehlevî Hazretlerinden aldıkları füyuzat-ı maneviye ile Tarik-i Nakşî silsilesine girip müceddidliğe başlamış.
Sonra 1238’de, ehl-i siyasetin nazar-ı dikkatini celbettiğinden, vatanını terk ederek diyar-ı Şam’a hicretle gitmiştir. Hem içinde gördüm ki, Hazret-i Mevlâna’nın nesli, Hazret-i Osman bin Affan’a (r.a.) mensubdur.
Sonra gördüm ki, tercüme-i hâlinde istidad-ı fıtrî ve kabiliyet-i harika ile sinni yirmiye baliğ olmadan evvel a’lem-i ulema-i asr ve allâme-i vakt olmuş. Süleymaniye kasabasında tedris-i ulûm ile iştigal eylemiştir.
Sonra Üstadımın tarihçe-i hayatını düşündüm. Baktım dört mühim noktada tevafuk ediyorlar.
Birincisi: Hazret-i Mevlâna 1193’te dünyaya gelmiş; Üstadım ise, Arabî 1293’te. Tam Mevlâna Halid’in yüz senesi hitam bulduktan sonra dünyaya gelmiş.
İkincisi: Hazret-i Mevlâna’nın tecdid-i din mücahedesine başlangıcı ve mukaddemesi, Hindistan’ın payitahtına 1224’te girmiş. Üstadım ise; aynen yüz sene sonra, 1324’te Osmanlı Saltanatının payitahtına girmiş, mücahede-i maneviyesine başlamış.