bir vakitte Dıhye suretinde sahabeler içinde göründüğü (1) dakikada, binler yerde başka suretlerde ve arş-ı âzam önünde, şarktan garba kadar geniş ve muhteşem kanatlarıyla secde ediyordu. Her yerde, o yerin kabiliyetine göre temessülü varmış; bir anda binler yerde bulunuyormuş.
İşte, şu mesleğe göre, kabz-ı ruh vaktinde insanın ayinesine temessül eden melekü’l-mevtin insanî ve cüz’î bir misâli, Hazret-i Musa aleyhisselâm gibi bir ulü’l-azm ve celâlli ve hiddetli bir zatın tokadına maruz olmak ve o misâlî melekü’l-mevtin libası hükmündeki suret-i misâliyesindeki gözünü çıkarmak ne muhaldir, ne fevkalâdedir, ne de gayr-ı makuldür.
İkinci Meslek odur ki, Hazret-i Cebrail, Mikâil, Azrail gibi melâike-i izam, birer nâzır-ı umumî hükmünde, kendi nev’ilerinden ve kendilerine benzer küçük tarzda aveneleri vardır. Ve o muavinler, enva-ı mahlûkata göre ayrı ayrıdırlar. Sulehanın (Haşiye) ervahını kabzeden başkadır, ehl-i şekavetin ervahını kabzeden yine başkadır. (2) Nasıl ki, وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا ۞ وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا ayeti işaret ediyor ki, kabz-ı ervah eden, taife taifedir. Bu mesleğe göre, Hazret-i Musa aleyhisselâm, Hazret-i Azrail aleyhisselâma değil, belki Azrail’in bir avenesinin misâlî cesedine, fıtrî celâletine ve hulkî celâdetine ve Cenâb-ı Hakkın yanında