İşte, Hazret-i Ali’nin şecaati ve sadakati kat’iyetinde bir mucize-i bereket!
On Birinci Misâl: Nakl-i sahih ile Hazret-i Ali ve Fatımatü’z-Zehra velîmesinde, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, Bilâl-ı Habeşî’ye emretti: “Dört, beş avuç un ekmek yapılsın ve bir deve yavrusu kesilsin.”
Hazret-i Bilâl der: Ben taamı getirdim. Mübarek elini üstüne vurdu. Sonra taife taife sahabeler geldiler, yediler, gittiler. O yemekten bâki kalan miktara yine bereketle dua etti. Bütün ezvac-ı tahirata, her birine birer kâse gönderildi. Emretti ki: “Hem yesinler, hem yanlarına gelenlere yedirsinler.” -1-
Evet, böyle mübarek bir izdivaçta, elbette böyle bir bereket lâzımdır ve vukuu kat’îdir.
On İkinci Misâl: Hazret-i İmam-ı Cafer-i Sadık, pederleri İmam-ı Muhammedü’l-Bâkır * dan, o da pederi İmam-ı Zeynelâbidîn’den, o dahi İmam-ı Ali’den nakleder ki:
Fatımatü’z-Zehrâ, yalnız ikisine kâfi gelecek bir yemek pişirdi. Sonra Ali’yi gönderdi, tâ Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm gelsin, beraber yesinler. Teşrif etti ve emretti ki, o yemekten her bir ezvacına birer kâse gönderildi. Sonra kendine, hem Ali’ye, hem Fatıma ve evlâtlarına birer kâse ayrıldıktan sonra, Hazret-i Fatıma der: “Tenceremizi kaldırdık; daha dolu olup taşıyordu. Meşiet-i ilâhiye ile hayli zaman o yemekten yedik.” -2-
Acaba niçin bu nuranî, yüksek silsile-i rivayetten gelen şu mucize-i berekete, gözün ile görmüş gibi inanmıyorsun? Evet, buna karşı şeytan dahi bahane bulamaz.
On Üçüncü Misâl: Ebu Davud ve Ahmed ibn-i Hanbel ve İmam-ı Beyhakî gibi sadûk imamlar, Dükeynü’l-Ahmesî ibn-i Saidi’l-Müzeyn’den, hem altı kardeş ile beraber sohbete müşerref ve sahabelerden olan Numan ibn-i Mukarrini’l-Ahmesiyyi’l-Müzeyn’den, hem Cerir’den naklederek, müteaddit tariklerle Hazret-i Ömer ibnü’l-Hattab’dan naklediyorlar ki: