“Onlara içir.” Ben de o kadehteki sütü birer birer verdim. Her birisi doyuncaya kadar içer, diğerine veririm. Böyle birer birer içirerek bütün ehl-i suffe o safi sütten içtiler. Sonra ferman etti ki: بَقِىَ اَنَا وَاَنْتَ فَاشْرَبْ Ben içtim. İçtikçe, “İç” ferman eder. Tâ, ben dedim: “Seni hak ile irsal eden Zat-ı Zülcelâle kasem ederim, yer kalmadı ki içeyim.” Sonra kendisi aldı, bismillâh deyip hamd ederek bakiyesini içti. -1- Yüz bin afiyet olsun!
İşte şu safi, halis süt gibi lâtif, şüphesiz mucize-i bâhire-i bereket, beş yüz bin hadisi hıfzına alan Hazret-i Buharî başta olarak, kütüb-ü sitte-i sahiha ile nakilleri, gözle görmek kadar kat’î olmakla beraber, medrese-i kudsiye-i Ahmediye (a.s.m.) olan suffenin namdar, sadık, hafız bir şakirdi olan Ebu Hureyre’nin, umum ehl-i suffeyi manen işhad ederek, âdeta umumunu temsil edip şu ihbarı tevatür derecesinde kat’î telâkki etmeyenin, ya kalbi bozuk veya aklı yok. Acaba Hazret-i Ebu Hureyre gibi sadık ve bütün hayatını hadise ve dine vakfeden, وَمَنْ كَذَبَ عَلَىَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّاْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ hadisini işiten ve nakleden, hiç mümkin midir ki, hıfzındaki ehadis-i nebeviyenin kıymetini ve sıhhatini şüpheye düşürüp ehl-i suffenin tekzibine hedef edecek muhalif bir söz ve asılsız bir vak’a söylesin? Hâşâ!
Yâ Rab! Şu Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın bereketi hürmetine, bize ihsan ettiğin maddî ve manevî rızkımıza bereket ihsan et!
Bir Nükte-i Mühimme: Malûmdur ki, zaif şeyler içtima ettikçe kuvvetleşir. İncecik ipler topak yapılsa, kuvvetli halat olur. Kuvvetli halatlar