hahiş-i vicdanî ile tarik-i terakkide Kâbe-i kemalâta sevk etmektir. Zira, i’lâ-yı kelimetullahın bu zamanda en büyük sebebi, maddeten terakki etmektir.
Ben bu ittihadın efradındanım. Ve bu ittihadın tezahürüne teşebbüs edenlerdenim. Yoksa; sebeb-i iftirak olan fırkalardan değilim.
Elhasıl: Sultan Selim'e biat etmişim. Onun ittihad-ı İslâmdaki fikrini kabul ettim. Zira o, Kürdleri ikaz etti. Onlar da ona biat ettiler. Şimdiki Kürdler, o zamandaki Kürdlerdir... Bu meselede seleflerim Cemaleddin-i Efganî, Mısır müftüsü merhum Muhammed Abduh, Ali Suavî, Hoca Tahsin Efendilerle, Kemal Bey ve Sultan Selim’dir.
KIT’A
İhtilâf u tefrika endişesi,
Kûşe-i kabrimde hatta bîkarar eyler beni.
İttihadken savlet-i a’dâyı def’a çaremiz,
İttihad etmezse millet, dağdar eyler beni.
Sultan Selim
Ben zâhiren buna teşebbüs ettim. İki maksad-ı azim için:
Birincisi: O ismi tahdid ve tahsisden halâs etmek ve umum mü’minîne şümulünü ilân etmek. Tâ ki, tefrika düşmesin ve evham çıkmasın.
İkincisi: Bu geçen musibet-i azimeye sebebiyet veren fırkaların iftirakını, tevhid ile önüne sed olmak idi. Vâ esefâ ki, zaman fırsat vermedi. Seyl geldi, beni de yıktı. Hem derdim: Eğer bir yangın olsa bir parçasını söndüreceğim. Fakat elbisem de yandı ve uhdesinden gelmediğim şöhret-i kâzibe de maalmemnuniye ref’ oldu.
Ben ki, âdi bir adamım. Böyle Meclis-i Mebusan ve Âyan ve vükelânın en mühim vazifelerini düşündürecek bir emri uhdeme aldım. Demek cinayet ettim.