SORGU HAKİMLİĞİNİN KARARNAMESİNE
KARŞI İTİRAZNAMEM
Ey heyet-i hâkime ve ey müdde-i umumi! Bu iddianamede sebeb-i ittihamım her bir maddeye karşı, istintak dairesinde zabtınıza geçen müdafaatımda cevabları vardır. Hususan, “Son müdafaatım” namındaki otuz beş sahifelik bir müdafaanameyi, itiraz yerine, size takdim ediyorum. Bu noktaya nazar-ı adalet ve insafı çevirmek için derim ki:
Yirmi sene zarfında yazdığım yüz yirmi risale içinde medar-ı tenkid ve itiraz yalnız on beş nokta bulunması gösteriyor ki, Risale-i Nur’un yüz bin nuru içinde karanlıklı on-on beş noktası, nazar-ı adalet ve insafa görünmemek gerektir. Hem de o noktalar sekiz-dokuz sene evvel yazılmış olan risalelerde bulunmuştur ki, ondan sonra af kanunları çıkmış. Hem nazar-ı adalet ve insafa arz ediyorum ki:
On seneden beri Isparta vilâyetinde, mazlum bir surette, tazyik altında asayiş-i dahiliye ve emniyet-i umûmiyeye zarar verecek hiçbir emare, hiçbir tereşşuhat olmadığı halde, emniyet-i dahiliyeyi ihlâl etmek teşebbüsü ile ittiham edilmekliğime hangi insaf, hangi vicdan müsaade eder? Eğer yüz altmış üçüncü madde-i kanuniye manasına bizim hakkımızda vech-i tatbiki gibi mana verilse, o vakit başta Diyanet Riyaseti, bütün imamlar, hatibler ve vaizlere teşmil etmek lâzım gelir. Çünkü, hissiyat-ı diniyeyi telkin etmekte onlarla beraberiz. Eğer telkinat-ı diniye, emniyet-i dahiliyeyi, mutlaka ihlâl etmek gibi manasız bir fikir ileri sürülse, umuma şamil olur. Evet benim, onların fevkinde bir cihet var ki; o da kat’iyetle, şeksiz, şüphesiz hakaik-ı imaniyeyi izah etmekliğimdir. Bu ise; farz-ı muhal olarak, umum ehl-i dine bir itiraz gelse, bu hâl bizi itirazdan kurtarmağa vesile olur. Benim hakkımda bu kadar tahkikatla beraber daha tesbit edilmeyen ve tesbit edilse de, adâlet-i hakikiye noktasında bir suç teşkil etmeyen ve bir suç teşkil etse de, yalnız beni mesul eden bir madde yüzünden, yüz yirmi kadar masum ve bîgünah kimseleri; çoluk çocuğundan ve işinden alıkoyup hapisde perişan etmek, elbette adliyenin nazar-ı adaletine uygun gelmez.