komitesinden bir kısmı, ehemmiyetli resmî makamları elde ederek karşıma çıkıyorlar. Hükûmet ise, ya bilmiyor ya müsaade ediyor. Kahraman bir milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur’an ve cihad hizmetinde dünyada bir pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılınçlarının pek büyük ve antika bir yadigârı olan Ayasofya Câmii’ni puthaneye ve Meşihat Dairesini kızların lisesine çeviren bir adamı sevmemek bir suç olmasına imkân var mıdır?
***
(Mahkemenin Said’i cezalandırmak için en kuvvetli
tahmin ettikleri fıkradır. Said’in gizli düşmanlarına
karşı Denizli Mahkemesinde istimal ettiği bu sözünü,
mahkeme bütün bütün yanlış mana vererek devlete
ve hükûmete çevirip tecziyeye sebeb göstermiş.)
Bu inkılabları mevki-i mer’iyete koyan devletin bir kısım yeni kanunlarına, “cebr-i keyfî-i küfrî”; cumhuriyete, “istibdad-ı mutlak”; rejime, “irtidad-ı mutlak ve bolşeviklik”; ve medeniyete, “sefahet-i mutlaka” demiş.
***
(Mahkemenin kararnamesinde hayret ve
takdir ile yazılan bir fıkradır.)
“Risale-i Nur’u yazmanın uhrevî ve dünyevî pekçok faideleri olduğu, bunların da:
1- Ehl-i dalalete karşı manen mücahede etmek.
2- Üstadına neşr-i hakikatte yardım etmek,
3- Müslümanlara iman cihetinde hizmet etmek,
4- Kalem ile ilmi tahsil etmek,
5- Bazen bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen tefekkürî ibadeti yapmak,
6- İman ile kabre girmektir.