kabul etmeden hayli zaman evvel verdiğim gayet kat’i ve şüphesiz bir cevab-ı ilmî, iddianamede benim aleyhimde nasıl istimal edilebilir?
İddianamede, yine Fihriste’den naklen, huruf-u Kur’aniye ve zikriyenin tercümeleri yerlerini tutmadıkları, medar-ı tenkid beyan ediliyor. Bu mesele, sekiz seneden mukaddem olmuş bir meseledir ve hiçbir itiraz kabul etmez bir hakikat-ı ilmiyedir. Ondan hayli zaman sonra, bu zamanın bazı mukteziyatına göre tercüme edilmesinin hükûmetce kabulü ne suretle o hakikat-ı ilmiyeyi aleyhime çevirir.
Mescidimizin kapanması münasebetiyle, dört noktadan ibaret, bana vahşiyane zulmeden, mahalli nahiye müdürüyle bir kaç arkadaşı ve kaza kaymakamının, şahsiyetlerine ve memuriyetlerinin sû-i istimallerine karşı bir şekvanamedir ki; o risaleyi kimseye vermedim. Çünkü, hiç kimsede bulunmamıştır. Yalnız Fihriste’de bahsi var.
İddianamede, “Telvihat-ı Tis’a” namında tarikatın bazı hakaikine ait bir risalede medar-ı tenkid bulunan şu fıkra:
“Ehl-i Sünnet ve Cemaate mensub bir kısım ehl-i siyaset ve bir kısım gafil insanlar, ehl-i tarikatın içinde gördükleri bazı su-i istimalâtı ve bir kısım hatiatı bahane ederek bu hazine-i uzmayı kapatmaya, belki tahrip etmek ve bir nev’i âb-ı hayatı dağıtan o kevser menbaını kurutmağa çalışıyorlar. Ve merkez-i hükûmet olan İstanbul’u beş yüz elli sene, bütün âlem-i Hristiyanînin karşısında muhafaza ettiren, İstanbul’da beş yüz yerde fışkıran envar-ı tevhid ve merkez-i İslâmiyetteki ehl-i imanın mühim nokta-i istinadı o büyük camilerin arkalarındaki tekyelerde o ‘Allah, Allah’ diyenlerin kuvve-i imaniyeleri ve marifet-i ilâhiyeden gelen bir muhabbet-i ruhaniye ile cûş-u huruşlarıdır. İşte ey insafsız hamiyetfuruşlar ve sahtekâr milliyetperverler!. Tarikatın, hayat-ı içtimaiyemizde bu hasenesini çürütecek hangi seyyiatlardır, söyleyiniz.” diye yazılı olan fıkra aleyhime tenkidkârane bir fıkra olarak dercedilmiş.
Elcevap: Bu fıkra hakikat noktasında çok hatiatımı affettirir, mübarek bir fıkradır. Hem bu fıkra, hükûmetçe tarikatın yasak olduğuna dair kanunların