Sabri Halıcı'nın Üstadına yazdığı bir mektupta: “Size son günlerde yapılan mel’unane tecavüzlerden dolayı mahzunuz. Bu zamanda bütün âlem-i İslâm, fevc fevc isyan deryasında gark olduğu malumdur. Bunları kurtarmak için bu asrın bir şefaatçısı olmak lâzımdır. O şefaatçı da Risale-i Nur’dur. Bugünkü asrımızda, otuz bir sene bu işkenceler içinde Hazret-i Eyyûbvari (a.s.) zulme tahammül edecek yoktur. Cenab-ı Hak kalbimizi ıslâh etsin. Bu zalimlerin zulmünden âlem-i İslâmı kurtarsın.” denilmektedir.
Said Nursî’nin bir mektubunda: “Üniversiteyi tenvire çalışan Salâhaddin, Abdurrahman ve Mustafa Oruç’a yeni Türkçe Asâ-yı Musa’dan beş mecmua gönderildiği...”
“Risale-i Nur’u yazmanın uhrevî ve dünyevî pekçok faideleri olduğu; bunların da:
1- Ehl-i dalâlete karşı manen mücahede etmek.
2- Üstadına neşr-i hakikatte yardım etmek.
3- Müslümanlara iman cihetinde yardım etmek.
4- Kalem ile ilmi tahsil etmek.
5- Bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen tefekkürî ibadeti yapmak.
Dünyevî faideleri:
1- Rızıkta bereket.
2- Kalbte rahat ve sürûr.
3- Maişette suhûlet.
4- İşlerinde muvaffakiyet.
5- Bütün Nur Talebelerinin dualarına hissedar olmak olduğu ve bunların yakında gençlik tarafından idrak olunup, üniversitenin bir Nur Mektebi haline döneceği yazılıyor.
Said Nursî imzalı diğer bir mektupta: “Şeair-i İslâmiyeye zarar verenler on iki-on altı sene zarfında büyük darbeler yiyecekler, diye bana ihtar edildi.