ve neşre çalıştıkları gibi; Medine-i Münevvere’de dahi o derece makbul olmuş ki, Ravza-i Mutahhara’da Makber-i Saadet üstüne konulmuş. Hacı Seyyid, kendi gözüyle Asa-yı Musa mecmuasını kabr-i Peygamberî (a.s.m.) üzerinde görmüş. Demek makbul-ü Nebevî olmuş ve rıza-yı Muhammedî aleyhissalâtü vesselâm dairesine girmiş. Hem niyet ettiğimiz ve buradan giden hacılara dediğimiz gibi, Nurlar bizim bedelimize o mübarek makamları ziyaret etmişler. Hadsiz şükür olsun, Nur’un kahramanları bu mecmuaları tashihli olarak neşretmeleriyle, pek çok faidelerinden birisi de; beni tashih vazifesinden ve merakından kurtardığı gibi, kalemle yazılan sair nüshalara tam bir mehaz olması cihetinde yüzer tashihçi hükmüne geçtiler. Cenab-ı Erhamürrahimîn, o mecmuaların her bir harfine mukabil onların defter-i hasenatlarına bin hasene yazdırsın. Âmin, âmin, âmin.
***
MÜJDELİ VE TABİRİ ÇIKMIŞ LÂTİF BİR RÜYA
Bana hizmet eden Ali geldi, dedi: “Ben rüyamda gördüm ki, sen Husrev’le beraber Peygamber aleyhissalâtü vesselâmın elini öptün.” Birden bir mektub aldım ki, Husrev’in hattıyla yazılan Asa-yı Musa mecmuasını kabr-i Muhammedî aleyhissalâtü vesselâm üzerinde hacılar görmüşler. Demek benim bedelime Peygamber aleyhissalâtü vesselâmın manevî elini, Husrev kaleminin vasıtasıyla öpmüş ve rıza-yı Nebeviyeye mazhar olmuş.
***
بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
Aziz, sıddık kardeşlerim ve hapis arkadaşlarım!
Evvelâ: Sureten görüşmediğimizden merak etmeyiniz. Bizler manen her zaman görüşüyoruz. Benim ehemmiyetsiz şahsıma bedel, Nur’dan elinize geçen hangi risaleyi okusanız veya dinleseniz benim adî şahsım