şefkat ve muhabbetinin bir beliğ lisanı; ve âlem-i bakideki hayat-ı daime ve saadet-i ebediyenin en kuvvetli müjdecisi; ve elçilerinin en son ve büyüğü bir resul eylemiş.
Acaba bu mahiyetteki bir hakikate kanaat etmeyen veya ehemmiyet vermeyen, ne derece hasaret ve hata ve belâhet ve cinayet ettiğini kıyas eylesin!...
İşte, namazdaki Fatiha, nasıl İkinci Kısımda işaratıyla, teşehhüdde اَشْهَدُ اَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰه ’daki hakikat-ı tevhid davasına kat’i hüccetleri gösterir, hadsiz imzalar basar; bu Üçüncü Kısımda dahi yine teşehhüdde وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ da hakikat-ı risalet davasına kuvvetli şahidleri getirip nihayetsiz tasdik imzalarını bastırır.
Yâ Erhamerrahimîn; bu Resul-i Ekrem’in (a.s.m.) hürmetine, bizi, onun şefaatine mazhar ve sünnetinin ittibaına muvaffak ve dâr-ı saadette onun âl ve ashabına komşu eyle! Âmin... âmin... âmin...
اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلَيْهِ وَ عَلٰى اٰلِهٖ وَ صَحْبِهٖ بِعَدَدِ حُرُوفِ الْقُرْاٰنِ الْمَقْرُوئَةِ وَ الْمَكْتُوبَةِ اٰمٖينَ
سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلٖيمُ الْحَكٖيمُ
***