tazammun eder ki, ayetin tekid ve teyidi için fezlekeler yapar. İşte o fezlekelerde Kur’an’ın hikmet-i ulviyesinden bazı işarat ve hidayet-i ilâhiyenin âb-ı hayatından bazı reşaşat, i’caz-ı Kur’an’ın berklerinden bazı şerarat vardır. Şimdi, pek çok o işarattan yalnız on tanesini icmalen zikrederiz. Hem, pek çok misallerinden birer misal ve her bir misalin pek çok hakaikından yalnız her birinde bir hakikatin meal-i icmalisine işaret ederiz. Bu on işaretin ekserisi, ekser ayetlerde müçtemian beraber bulunup, hakiki bir nakş-ı i’cazî teşkil ederler. Hem, misal olarak getirdiğimiz ayetlerin ekserisi, ekser işarata misaldir. Biz, yalnız her ayetten bir işaret göstereceğiz. Misal getireceğimiz ayetlerden, eski Sözlerde bahsi geçenlerin yalnız mealine bir hafif işaret ederiz.
Birinci Meziyet-i Cezalet: Kur’an-ı Hakîm, i’cazkâr beyanatıyla Sâni-i Zülcelâlin ef’al ve eserlerini nazara karşı serer, bast eder. Sonra, o âsar ve ef’alinde esma-i ilâhiyeyi istihrac eder veya haşir ve tevhid gibi bir makasıd-ı asliye-i Kur’aniyeyi isbat ediyor.
Birinci mananın misallerinden meselâ,
İkinci şıkkın misallerinden, meselâ, اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ مِهَادًا ۞ وَ الْجِبَالَ اَوْتَادًا ۞ وَخَلَقْنَاكُمْ اَزْوَاجًا اِلٰى اٰخِرِ (ilâ ahir), اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مٖيقَاتًا e kadar.