ayaklarında yalnız bir yalancı kaydımız vardı. Ona bedelen çok nazlarını çektiğimiz gibi, onlar neslen ve serveten ziyadeleştiler. Biz bir nev’i hizmetkârlık olan memuriyet ve askerlik cihetiyle servet ve nesilce aşağıya yuvarlandık. Bence onlar eskiden beri hür idiler. Zira fikr-i milliyet, hürriyetin pederidir. Gene esir Ekrad ve Etrak idi. İşte o yalancı kaydı üç veya on milyonun ayağında açıyoruz, tâ ki üç kayd ile mukayyed üçyüz milyon İslâm’ın hürriyetine meydan açılsın. Elbette acilen üçü veren ve âcilen üçyüzü kazanan hasarat etmiyor.
وَسَيَاْخُذُ اْلاِسْلاَمُ بِيَمِينِهِ مِنَ الْحُجَّةِ سَيْفًا صَارِمًا جَزَّارًا مُهَنَّدًا وَبِشِمَالِهِ مِنَ الْحُرِّيَّةِ لِجَامَ فَرَسٍ عَرَبِىٍّ مُشْرِقِ اللَّوْنِ فَالِقًا بِفَأْسِهِ وَقَوْسِهِ رُؤُسَ اْلاِسْتِبْدَادِ الَّذِي بِهِ انْدَرَسَ بَسَاتِينُنَا
S— Heyhat! Nasıl hürriyetimiz umum âlem-i İslâmiyetin hürriyetinin mukaddimesi ve fecr-i sadıkı oluyor?
C— İki cihet ile:
Birinci: Bizde olan istibdat, Asya’nın hürriyetine zulmanî bir sed çekmişti. Ziya-yı hürriyet o muzlim perdeden geçemez idi ki, gözleri açsın, kemalâtı göstersin. İşte bu seddin tahribi ile fikr-i hürriyet Çin’e kadar yayıldı ve yayılacaktır. Âlemdeki terazinin hürriyet gözü ağır geldiğinden birden bire terazinin öteki gözünde olan vahşet ve istibdadı kaldırdı. Git gide kalkacak. Eğer siz sahife-i efkârı okusanız tarik-i siyaseti görseniz, huteba-i umumî olan ceraidi dinleseniz anlayacaksınız ki Hind, Mısır, Kafkas