Zira onların dinleri sırf vicdanî olduğundan, siyaset ve maddiyata münasebeti az ve hem de çoktan kesilmiş. Ve hem de muhtaç değilmişlerdir. Zira milliyet ve menfaat onların terakkiyatına muharrik-i kâfidir. Biz ise saadet-i dünyeviye ve uhreviye ile bu ittihada eşedd-i ihtiyaçla muhtacız. Çünkü milliyetimiz İslâmiyetten başka yoktur. Kavmiyet nazara alınsa tavaif-i mülûk gibi olur. Ve vicdanımıza dinden başka âmir ve müşevvik yoktur. Hem de menba-i istimdadımız ve nokta-i istinadımız bu ittihad-ı diniyedir.
Sual: “Böyle nazik bir zamanda hissiyat-ı diniyeyi heyecana getirmekle teskin ve tadili güç olur.”
Elcevap: Dinde hükümferma olan hak ve adalet, hissiyatı tadil ve tahdid eder; sair hissiyata kıyas olunmaz. Hem de bu heyecanın hararetiyle imtizac-ı kimyevi-i anâsır gibi bize lâzım olan ziya-i maarif ve hararetli kuvvet ve şevki tevlid edecektir. Hem de terakkiyat ve medeniyete lazım olan hissiyat-ı ulviyede en bedevî adam, en münevverü’l-fikr gibi İslâmiyet namıyla tarik-i terakkide şevk-i vicdanî ile sevkedecektir. Hem de bu sadâ-yı dinî, bu merkez-i hilâfetten sudur etmekle etrafa aks-endaz olmaz ise, istibdat her unsurda merkezden iftirak meylini ektiğinden, bu meyilden istifade ederek bazı sahib-i zuhur mütemehhidlik veya mücedditlik namıyla başka taraflarda bu sadâ-yı çıkaracak ve bu devlet-i İslâmiyeyi tefrikaya düşürecek ve bu ism-i mübareki de tenzil ve tahdid edecektir. Hem de intizam-ı idareye şiddet-i ihtiyacımızdan yüz derece veya daha ziyade tehzib-i ahlâka muhtacız. Bu da iksir-i diyanetledir. Zira umum enbiyanın memalik-i Osmaniye’den zuhuru, kaza ve kader-i ilâhînin bir işaret ve remzidir ki, bu memleket insanlarının tekemmülâtı ve tehzib-i ahlâkı, hiss-i dinin mayesiyle olacaktır.