(Nazır hiddet etti.)
Ben dedim: "Ben hür yaşamışım. Hürriyet-i mutlakanın meydanı olan Kürdistan dağlarında büyümüşüm. Bana hiddet fayda vermez, nafile yorulmayınız. Beni nefyedin, Fizan olsun, Yemen olsun razıyım. Siz de pînedûzluktan ve yamacılıktan kurtulursunuz. Ben de yüksekten düşmekle incinmekten kurtulurum."
Nazır: “Ne demek istiyorsun?”
Cevaben dedim: "Sigara kâğıdı kadar ince ve nizam namıyla bir perdeyi bu kadar feveran-ı efkâr ve hissiyata karşı herkesin üstüne örtmüşsünüz. Herkes altında, sizin tazyikatınızla meyyit-i müteharrik gibi inliyor. Ben acemi idim, altına girmedim, üstüne düştüm. Suret-i telebbüsüm gibi ahlâkım da sakil idi. Bir kere Mâbeyn’de yırtıldı. Şişli’de bir Ermeni’nin evine düştüm, orada yırtıldı. Şekerci Hanı’na düştüm, orada da yırtıldı. Tımarhaneye düştüm, şimdi de tarassuthaneye düşmüşüm. Hasılı: Siz de o kadar yamacılık yapamazsınız, ben de incinirim. قَدْ اتَّسَعَ الْخَرْقُ عَلَى الرَّاقِعِ
Hem de Kürdistan’da iken sizi iyi bilirdim. Bu ahval sizin serairinizi bana iyi öğretti. Bahusus, tımarhane bu metinleri bana iyi şerh etti. Hem de bu hallere teşekkür ederim. Zira sû-i zan makamında hüsn-ü zan eder idim."
Bediüzzaman
Molla Said el-Kürdî
* * *