O kudret-i fâtıra, o hikmet-i bâhire, bir ihtiyacı vermiş hayvana,
hem beşere. Açlıkla ihtiyacı yapmış yular onlara. Takmış başa licame.
Başta insan olarak, açlıkla hem hâcâtla gem vurarak,
sokmuştur nizam ve intizama.
Daire-i hâcette onları gezdiriyor deveran-ı daime.
Harice meydan vermez, çekiyor insicama.
Hem âlemi kurtarıp vahşice halt ve mercden.
Hem hâcet zenberektir terakki-i âleme
İsraf Sefahetin, Sefahet Sefaletin Kapısıdır
Ey masraflı kardeşim! Tagaddi noktasında bir iken iki lokma;
bir lokma bir kuruşa, bir lokma on kuruşa.
Hem ağıza girmeden, hem boğazdan geçtikten, müsavi, bir olurlar.
Yalnız ağızda, o da kaç saniyede bîhuşe verir nûşe.
Zevkî bir fark bulunur, daim onu aldatır o kuvve-i zaika,
bedene, hem mideye kapıcı, müfettişe.
Onun tesiri menfi, müsbet değil.
Vazife yalnız kapıcıyı taltif ve memnun etmek!
Nûş verirsin o bîhuşe. Aslî vazifesinde onu müşevveş etmek,
tek bir kuruş yerine on bir kuruşu vermek, olur şeytanî pişe.
İsrafın en sefihi, tebzirin en sakimi, bir tarzdır bir çeşidi; heves etme bu işe...
Zaika Telgrafcıdır; Telziz İle Baştan Çıkarma
Rububiyet-i ilâh hikmet ve inayeti,
ağızla hem burunla iki merkezi teşkil eylemiştir.