aşair içinde o rüesalara kardeşlik dava ederek miraslarını alsınlar, iki başlı bir bela kesilsinler. Zira sizdeki cehalet-i avra ve itaat-i amya, ağaiyet ve tahakküme tenasuh hükmünü verir. Güya ağaiyet suretiyle ölse, efendilik kalıbıyla veyahut teşeyyuh cismiyle veya asilzadelik şekliyle hayatlanacaktır. İşte benim maksadım, o meylü’l-ağalık ve meyl-i tahakküm ve meyl-i riyaseti öyle öldüreceğim, kıyamete kadar haşrolmasın.
S— Sen eskiden umum mürşid şeyhlere muhabbet, hattâ müteşeyyihlere de hüsn-ü zan ederdin. Neden şimdi müteşeyyihlere hücum ediyorsun?
C— Bazen adavet, şiddet-i muhabbetten gelir. Evet, nefsim için onları ne kadar sever idim, nefs-i İslâmiyet için bin derece daha ziyade onlara âşık idim.
وَلَقَدِ انْتَقَشَ فِى سُوَيْدَاءِ قُلُوبِهِمِ الطَّاهِرَةِ الصِّبْغَةُ الرَّبَّانِيَّةُ وَ فِى خَلَدِهِمْ ضِيَاءُ الْحَقِيقَةِ
نَدِي مَانْ باَدَهَا خُورْدَنْدْ رَفْتَنْدْ تَهِى خُمْخَانْهَا كَرْدَنْدُورَفْتَنْدْ
Lâkin, onların asl-ı esas-ı mesleği, kulûbun tenviri ve rabtı; yâni fazilet-i İslâmiye üzerine sülûk; yâni hamiyet-i İslâmiye ile tahattum; yâni İslâmiyet için hayatta zühd ve ravhı terk; yâni ihlâs için terk-i menâfi-i şahsî; yâni tesis-i muhabbet-i umumiyeye teveccüh; yani ittihad-ı İslâma hizmet ve irşad...