C— Fikr-i milliyet ile, milletin cevfinde havz-ı Kevser gibi bir havz-ı marifet ve muhabbet yapınız. Altındaki suyunu çeken delik-meliği maarif ile kapayınız. İçine su akıtan yukarıdaki mecraları fazilet-i İslâmiye ile açınız. Büyük bir çeşme var, şimdiye kadar sû-i istimâl ile şûristana dağılıp bazı seele ve acezeye neşv ü nema verirdi. Bu çeşmeye güzel bir mecra yapınız, sa’y-i şer’î ile şu havuza dökünüz. Sonra da bostan-ı kemalâtınıza su veriniz. Bu, hiç bitmez tükenmez bir menbadır.

   S— Nedir o çeşme?

   C— Zekât. Siz Şâfiisiniz.

   S– ⁽¹⁾

حَبَّذَا وَنِعْمَتْ اِنْ لَمْ تَذْهَبْ غَائِضَةً بَلْ فَاضَتْ اِلٰى تِلْكَ الْخَزِينَةِ

   C— 

اِن فِيكُمْ ذَكَاوَةً اِنَّمَا تَتَزَاهَرُ بِالزَّكَاةِ

   S— Nasıl?

   C— Eğer ezkiyâ zekâvetlerinin zekâtını ve ağniya velev zekâtın zekâtını milletin menfaatine sarf etseler, milletiniz de başka milletlere yolda karışabilir.

   S— Daha başka?

   C— İânât-i milliye-i İslâmiye denilen nüzûr ve sadakât, zekâtın amzâdeleridir, asabiyetini çekerler, hizmette yardım edecekler.

   S— ⁽²⁾  Neden çok âdât-ı müstemirremizi tezyif ediyorsun?